Dolandırıcılık suçu ve dolandırıcılık yöntemlerine dair bilinmesi gereken her şey

Metodoloji: Dolandırıcılık Türleri Nasıl Belirlendi?

Dolandırıcılık tipolojilerinin belirlenebilmesi amacıyla üç veri türünden faydalanıldı: Birincisi jandarma sorumluluk sahasında 2010-2014 yılları arasında meydana gelen “dolandırıcılık olayları” ve bu olayların özet bilgileri, ikincisi literatür taraması, üçüncüsü ise yerli ve yabancı basında yer alan haberler. Birinci veri kapsamında son beş yılda (2010-2014) meydana gelen 9.779 dolandırıcılık olayı tek tek incelendi. Olayların nicelikleri kadar, olay özetleri sayesinde olayın yapılış şekilleri de incelenerek niteliksel verilere ulaşılmaya çalışıldı.
NFA, dolandırıcılık olaylarını yapılış şekillerinin yanında mağdurların suç hakkında bilgisi olup olmadığına göre ve dolandırıcılık olayında kaybedilen paranın büyüklüğüne göre de kategorilere ayırmaktadır. Buna göre, dolandırıcılık hakkında bilgisi olup olmadığına göre mağdurlar dört kategoriye ayrılmaktadır: Dolandırıcılığı bilmeyenler, bilip ihbar edenler, bildiği halde ihbar etmeyenler ve dolandırıcılığa maruz kaldığı anlatıldığı halde inanmayanlar (kronik mağdurlar) (NFA, 2009a:21). NFA’nın kategorik ayrımında kullandığı bir diğer değişken de kaybedilen maddi birikim miktarıdır. NFA’nın piramit analojisi ile açıkladığı bu tasnife göre, piramidin en tepesinde yer alan kronik mağdurlar, sayıca az olmakla beraber maddi açıdan en çok kayba uğrayan grupta yer almaktadır. Piramidin ortasında kayda değer bir miktar para kaybetmekle beraber olayı kısmen rapor eden geniş kitle bulunmaktadır. Piramidin en altında bulunan ve sayıca en fazla olan grupta ise küçük bir miktar kaybeden ve olayı bildirmeyen grup yer almaktadır (NFA, 2009a:2). Aslında dolandırıcıların asıl hedefi de piramidin en altındaki bu kitleyi büyütebilmektir. Dolandırıcılar için herkesten küçük bir miktar almak, birkaç kişiden çok miktarda alıp dikkatleri üzerine çekmekten daha mantıklı bir yol olarak görülmektedir.
Bu araştırmada tipolojilerin belirlenmesinde olayın niteliğinin ve dolandırıcılığın yapılış şeklinin temel kriter olarak alındı. Bu itibarla çalışmada, dolandırıcılık tipolojilerinin belirlenmesinde kaybedilen paranın/kazancın toplam değeri veya mağdur sayısının büyüklüğü önemli olmamıştır. Olayların oluş şekillerine ilişkin bilgilerin incelenmesi sırasında farklı tipolojilerin ortaya çıktığı görüldükçe, yeni üst ve alt kategoriler oluşturuldu. Tüm olay verilerinin incelenmesinin ve olayların kategorilerine göre gruplandırılmasının ardından olay yoğunluk durumu da dikkate alınarak özgün “dolandırıcılık tipolojileri”ne ulaşıldı.
Bu noktada, incelenen verinin niteliği ile ilgili de birkaç noktaya değinmek gerekmektedir. Türkiye’de gerek poliste, gerekse jandarmada tutulan suç istatistikleri meydana gelen “olayları” kapsamaktadır. Oysa hukuksal anlamda bir fiilin suç olduğundan bahsedebilmek için belirli bir olaya ilişkin suç iddiasının yetkili ve görevli mahkeme tarafından onaylanması gerekmektedir. Sonuç olarak polis ve jandarma tarafından tutulan istatistiklerinin birer “suç istatistiği” olduğunu varsayarak yapılan değerlendirmeler doğru olmayacaktır. Bu nedenle okuyucudan bu çalışmadaki verilerin “dolandırıcılık olay” verilerini kapsadığını göz önünde bulundurması beklenmektedir. Türkiye’de “suç” istatistikleri Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanmaktadır. Bu kurumun verilerine göre, Cumhuriyet savcılıklarına aktarılan dolandırıcılık olaylarından dava açılanların sayısı 2010 yılında 74.659, 2011 yılında 78.089, 2012 yılında 87.523, 2013 yılında 103.682 ve 2014 yılında 103.703 olmuştur (Adalet Bakanlığı, 2012a:68; 2012b:68; 2012c:14; 2013 ve 2014).
Dolandırıcılık olayı mağdurlarının gerçekleşen olayların ne kadarını kolluk birimlerine bildirdiği, dolayısıyla olayların ne kadarının resmi verilere yansıdığı ile ilgili de bir tartışma söz konusudur. İngiliz Ulusal Dolandırıcılık Suçu Merkezi’ne (NFA) göre dolandırıcılık suçunun ihbar düzeyi, mağdurun dolandırıcılığa maruz kaldığını bilmemesi veya bildiği halde kendisini de sorumlu görmesi, kaybedilen paranın az olması nedeniyle ihbar etmeye değer bulunmaması veya adli makamların konuyu ciddi olarak soruşturmayacağı yönündeki algı nedeniyle düşük kalmaktadır (NFA, 2009a:26).
İnsan davranışları ve bu davranışlara gösterilen toplumsal tepkiler kültürden kültüre benzerlik gösterebileceği gibi farklılık da gösterebilir. Bu nedenle, İngiltere’deki tespitlerin Türkiye’de de aynı şekilde olduğu varsayımında bulunmak kültürel göreceliğe uygun olmayacaktır. Buradan hareketle, yukarıda İngiltere örneğinde verilen, mağdurlar tarafından olayların bildirilmeme nedenlerinin ve önemli oranda olayın bildirilmediği hususunun Türkiye örneğinde benzerlik gösterebileceği, ancak bunun bir tespit olmadığının vurgulanması gerekmektedir. Sonuç olarak okuyucu, genel bir değerlendirme ihtiyacı duyduğunda bu konudaki çekinceyi de göz önünde bulundurmalıdır.
Son olarak dolandırıcılık olayları ile ilgili dikkate alınması gereken önemli bir husus da şu an bilinen dolandırıcılık türlerinin bir şekilde açığa çıkan ya da bir noktada başarısızlığa uğramış olan olaylar olduğudur. Konuyu detaylı olarak incelemek isteyen araştırmacıların henüz bilinmeyen ancak çok iyi bir kurgu ve planla kusursuz bir şekilde işlemekte olan dolandırıcılıkların bulunabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmalıdırlar.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazdıktan sonra "Yorumlama biçimi" bölümünden "anonim" seçeneğini seçtikten sonra "yayınla" bölümüne tıklayın.

Öne Çıkan Yayın

Whatsapp'ta yayılan "Migros ücretsiz hediye kuponu dağıtıyor" dolandırıcılığı

Whatsapp'ta yayılan aşağıdaki mesaj kullanıcıları sahte siteye yönlendiriyor. Yönlendirilen ekranda bu tür sitelerde sıklıkla görülen...

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Etiketler